30 Mayıs 2008 Cuma

Diyabetle barışık nasıl yaşanır?

Diyabetle barışık nasıl yaşanır?

Tedavi edilmediği taktirde ciddi sağlık sorunlarına yol açan diyabetle barışık yaşamak için, hastalığımızı iyi tanımalı ve neler yapacağımızı çok iyi bilmeliyiz.

Kalp krizinden körlüğe, böbrek yetersizliğinden felce, iyileşmeyen yaralar nedeniyle ayak ve parmak kaybına kadar ilerleyen diyabetle nasıl barışık yaşanır?
Aynı zamanda şeker hastalığı olan bilinen ve vücutta son derece ciddi sorunlar oluşturan bir hastalıkla nasıl barışılabilir?
Bu soruları sizin gibi, Türk toplumunun yaklaşık yüzde 6’sı soruyor. Gencinden yaşlısına pek çok insanın sağlığını ve yaşamını tehdit eden diyabetle barışık yaşamak mümkün. Yeter ki, hastalığımızı iyi tanıyalım ve onunla baş edebilmek için neler yapacağımızı çok iyi bilelim!
Diyabet nedir?
Diyabet, kan şekerinin yani glikozun yükselmesidir.
Tükettiğimiz besinlerden aldığımız şeker, pankreas tarafından salgılanan insülin hormonu sayesinde kullanılır. Eğer vücut insülini yeterince üretemiyorsa veya ürettiği halde ihtiyacı karşılayamıyorsa ya da üretilen insülin gereken etkiyi gösteremiyorsa şeker yeterince kullanılamaz. Yeterince kullanılmayan şeker, kan dolaşımında kalıp kan şekerini, yani glikozu yükseltir.
Diyabet nasıl oluşur?
Şeker vücudun yakıtıdır. Yürümek, koşmak, konuşmak gibi her türlü günlük aktivitemizi yerine getirebilmek için şekere ihtiyaç duyarız. Fakat şekerin vücut içinde çok yüksek olması, sağlık açısından pek çok probleme yol açar.
Vücuda yemeklerle alınan besinler parçalanarak, şekere dönüştürülür. Kan dolaşımına geçen şeker, aç insanda her 100 mililitrelik kanda 70-110 miligramlık bir seviyede, yemekten 2 saat sonra ölçülen toklukta ise 140 miligramlık bir seviyede bulunur. Yükselen kan şekeri, pankreas tarafından üretilen insülin hormonunun kana geçmesini artırır. İnsülin, kanda dolaşan şekerin, vücut hücrelerinde kullanılmasını ve vücudun enerji ihtiyacının karşılanmasını sağlar.
Şeker hastalığı ise, vücudun besinlerle alınan şekeri, insülin eksikliği nedeniyle yeterince kullanamamasıdır. Kan dolaşımında fazlasıyla şeker bulunmasına rağmen, diyabetlilerin insülin eksikliği nedeniyle şekeri yeterince kullanmaması sonucunda diyabet hastalığı oluşur. Diyabetlilerde vücut, enerji üretmek için yağları ve kasları yakar.
Diyabetin belirtileri nelerdir?
1. Ağız kuruluğu: Çok sık idrara çıkan şeker hastaları, vücutlarındaki su kaybını, ağızlarının kuruması olarak hisseder.
2. Sık idrara çıkma: Şeker hastalarının kanlarındaki fazla glikoz, böbreklerinden idrara geçer. Vücut, bu fazla şekeri ancak suyla atabileceği için idrar miktarı da artar.
3. Çok acıkma veya yorgun hissetme: İnsülin yetersizliği nedeniyle hücrelere yeteri kadar glikoz girmez. Beslenmek için yeterli glikozu bulamayan hücreler, beyne sürekli olarak açlık sinyali gönderir. Yemek yenilse dahi, glikozu alamayan hücreler, açlık sinyallerini göndermeye devam eder. Bunun sonucunda şeker hastaları kendilerini sürekli olarak aç ve yorgun hisseder.
4. Çabalamadan kilo verme: Ne kadar yemek yenilirse yenilsin, hücreler glikozu kullanamadığı için, vücudun ihtiyacı olan kalori sağlanamaz. Bu durumun sonucunda da şeker hastaları hastalıklarının ilk dönemlerinde, kas ve yağ kaybı nedeniyle kilo verirler.
5. Kuru cilt: Kandaki fazla glikozun idrarla atılması sonucunda vücutta oluşan su kaybı, ciltte de kendisini kuruluk olarak gösterir.
6. Yaraların geç iyileşmesi: Yeterince beslenemeyen hücreler, vücudun bağışıklık sisteminin de bozulmasına yol açar. Bu nedenle şeker hastalarının vücutlarında oluşan yaralar da geç iyileşir.
7. Ayaklarda his kaybı: Diyabetlilerde sinir sisteminin bozulması nedeniyle ayaklarda his kaybı oluşabilir.
8. Bulanık görme: Kan şekerinin yükselmesi, göz merceği ile göz sıvısının yoğunluğunu değiştirir. Görmenin bulanıklaşmasına yol açan bu durum, tedaviye başlandıktan sonra birkaç hafta sürebilir.
9. Genital organlarda kaşıntı: Kan şekerinin yükselmesi, vücut direncini azaltırken, kadın ve erkek cinsel organlarında mantarların oluşması için uygun zemini hazırlar.
Diyabet tipleri
Başlıca 4 çeşit diyabet bulunur. Bunlar; Tip I Diyabet, Tip II Diyabet, Gestasyonel diyabet ve Prediyabet olarak sıralanır.
Tip I diyabet
Genellikle 35 yaşın altında başlayan Tip I diyabet daha çok; çocuklar ve ergenlik çağındakilerde görülür.
Bu tip diyabette pankreastaki beta hücreleri insülin üretemezler. İnsülin olmadığı için kan şekerleri sürekli yüksek kalan Tip I diyabet hastalarının tedavisinde, insülin ihtiyacı dışardan verilerek karşılanır. Tip I diyabet hastaları, insülini cilt altına enjekte ederek alırlar.
Tip I diyabet hastalarının fiziksel olarak aktif olmaları, mutlaka egzersiz yapmaları, kan basıncı ve kolesterollerini kontrol altında tutmaları önemlidir.
Tip ll diyabet
Genelde yetişkinlik diyabeti olarak da bilinen Tip II diyabet, insüline bağlı olmayan diyabet olarak da tanınır. En sık görülen diyabet tiplerinden birisi olan Tip II diyabet, çoğunlukla 35-40 yaşından sonra ortaya çıkar.
Tip II diyabette, pankreastan kana ya yeterince insülin salgılanmaz ya da salgılansa bile vücut yeterince kullanamaz. Bu tip hastalarda kas, yağ ve karaciğer hücrelerinde insüline karşı direnç görülür.
Tip II diyabet hastalarının tedavisinde, öncelikle beslenme alışkanlıklarının düzeltilmesi yer alır. Kilolu hastaların zayıflaması, fiziksel aktivitenin artırılması, kan basıncı ile kolesterolün kontrol altına alınması gerekir. Ayrıca ağızdan verilen diyabeti önleyici ilaçların düzenli olarak kullanılması önemlidir.
Gestasyonel diyabet
Gebelik sırasında ortaya çıkan gestasyonel diyabet adı verilir. Çoğunlukla bebeğin doğumuyla birlikte kaybolan gestasyonel diyabet, gebeliğin 24. ve 28. haftaları arasında yapılan şeker tarama veya şeker yükleme testleri ile anlaşılır.
Hamilelerin aşırı yemek yemesi ve ani kilo alması sonucunda, pankreasta salınan insülin hormonunun yetersiz kalması sonucu ortaya çıkar. Hamileliğinde gestasyonel diyabet geçiren kişilerde, ilerde Tip II diyabet görülme sıklığı fazladır.
Gestasyonel diyabet geçiren hamilelerin, hem kendi sağlıkları hem de doğacak bebeklerinin sağlığı için doğuma kadar, endokrinolog, kadın doğum uzmanı ve diyabet konusunda uzman bir diyetisyenden oluşan bir ekiple hareket etmesi gerekir.
Prediyabet
Bu diyabet türünde de kandaki şeker oranı normalden daha yüksektir. Ancak kandaki şeker oranı, Tip II tanısı koyacak kadar yüksek olmadığı için, kontrol altına alınması çok daha kolaydır.
Prediyabet tanısı konulan hastalar, Tip II diyabet ve kalp hastalıkları için risk grubuna girer. Özellikle kalp krizi oranının yüksek olduğu bu gruptaki diyabet hastalarının, mutlaka kilo vermeleri ve fiziksel aktivitelerini artırmaları gerekir.
Diyabetlilerin nelere dikkat etmesi gerekir?
Genel olarak Tip II diyabet hastalarının yemekten önceki kan şekerinin 90-130 mg/dl, yemekten 2 saat sonraki tokluk kan şekerinin ise 180 mg/dl’nin altında olması gerekir.
Fakat bu oranlar, kişiden kişiye değiştiği için, hedefler mutlaka doktor ve diyet uzmanıyla birlikte saptanmalıdır.
Diyabetli bir kişi, öncelikle kan şekerini mutlaka normal sınırlar içinde tutmalıdır. Ardından kendisini bekleyen riskleri çok iyi bilmeli ve o risklere karşı önlemler almalıdır.
İlerleyen yıllarla birlikte diyabetlileri bekleyen pek çok problemin en önemlisi, kalp hastalıkları riskidir. Sağlıklı bir insana göre kalp hastalıkları riski iki katına çıkan diyabetliler, kalp krizini yeni geçiren kişi ile aynı derece risk taşır. Bu riski azaltmak için tansiyon, kanlarındaki lipit ve kolesterol değerlerini kontrol altında tutmaları gerekir. Eğer içiyorlarsa, mutlaka sigarayı bırakmalıdırlar.
İnsan yaşamını tehdit eden diyabetle barışık yaşamak aslında hiç de zor değil. Sadece bazı kurallara dikkat edilerek, sağlıklı bir yaşam sürdürülebilir.
Diyabetinizi nasıl kontrol altında tutarsınız?
1- Günlük yiyecek planınızı, mutlaka diyet uzmanı ile yapın. Diyet uzmanınızla yemek saatlerinizin ve öğünlerinizin düzenlenmesini yaparken, yanınızda tahlillerinizi, ilaçlarınızı bulundurun. Beslenme tedavisinin kontrollerini, diyet uzmanı ile devam ettirin.
2- İçinde şeker olan yiyeceklerden mutlaka uzak durun.
3- Kilonuzu kontrol altında tutmak için günlük fiziksel aktivitenizi artırın, düzenli yürüyüşler yapın. Fakat, ağır egzersizleri aç karnına yapmayın.
4- Kan şekerinizi belirlenen zamanlarda ölçün. Evde kullanılan şeker ölçüm cihazları ile son derece kolay ölçüm yapabilirsiniz.
5- Aşırı tuzdan ve yağdan mümkün olduğunca kaçının.
6- Kan hg A1C değerinizi 7’nin altında tutmaya gayret edin.
7- Tansiyonunuzu 130-80 seviyesinde tutun.
8- Kan yağ kolesterolünüzü (LDL) 100’ün, kan trigliserit seviyenizi 150’nin altında tutun.
9- Tansiyon ve kolesterol ilaçlarınızı aksatmadan alın.
10-Ayaklarınızı her gün kontrol edip, aksatmadan yıkayın ve iyice kurulayın. Krem sürün, tırnaklarınızı derin kesmeyin. Yumuşak ayakkabılar giyin. Ayaklarınız üşürse sıcak su torbası kullanmayın.
11-Sigara içiyorsanız bırakın.
12- Alkol kullanmayın.

Hiç yorum yok: